28 Kasım 2008 Cuma

DENİZ KABUKLU PEÇETELİK


Uzun zamandar beri yapmak istiyordum. Hatta bu ipi onun için almıştım. Kaybetmiştim evin içinde döne döne aradım bulamadım. Bulamayınca bende çarşıdan 200 metrelik bu iplerden almıştım biryerlerde kullanırım diye. Bir kalemlik yapmıştım daha önce.
Sırası geldi peçetelik yapayım bu sefer.
Bunlar tuvalet kağıdının ruloları. Bir bakımada geri dönüşüm yaptım atılacak malzemeleri. Bir ruloyu 3 eşit parçaya böldüm.
Silikonla ipi rulolara yapıştırdım.
Birtanesini komple silikonla yaptım ama daha sonra başından bir sıra silikonladıktan sonra gerisini silikonlamanıza gerek yok birde son sırasını silikonlamanız yeterli.

Silikonlama işlemi bittikten sonra yılbaşı sofrası için kozalaklar mı yerleştiriyim dedim.
Boyanması lazım onun için şimdilik kozalaklı kalsın boya alayım ozaman yine yaparım.

Engin bebek doğduğu zaman Antalya'ya gitmiştim. O zaman Lara sahilinde babamla birlikte topladığımız deniz kabuklarımı yerleştirmeye karar verdim.
Nasılsa kabuklarım çok. İçlerinden aynı boy olanları seçtim.

Silikonla üzerlerine yapıştırdım.
Yaz sofralarınız için çok kullanışlı bence veya bir balık yemeğinizde sofralarınızda kullanabilirsiniz.


26 Kasım 2008 Çarşamba

AYICIK ANAHTARLIK

Uzun zamandan beri broş yapıyordum. Yine broş yapıyım diye oturdum ama aklıma bir yapancı sitede yapılan anahtarlıklar geldi. Orada çiçek, kalp ve araba şeklindeydi anahtarlıklar. Hadi değişiklik olsun dedim bu sefer anahtarlık yapayım. Daha önce organik oyuncak yaparım diye bilgisayardan çıkış oladığım ayıcık modeli vardı. Allahtan boy boy almışım çıkışları.
En ufak boyundan arkalı önlü farklı renklerde polar kestim.
Parçaları birleştirmeden kullanmadığımız promosyon bir anahtarlığın metalini çıkardım. Yaptığım ayıcığa nasıl takarım diye düşününce sarı ipten zincir çekmek geldi aklıma. İnce oldu busefer üzerinden tekrar geçdim.

Sonra iki polar parçasını organik oyuncağı ve fotoğraf makinası kılıfındada yaptığım gibi iğneyle birleştirdim. İçine pamuk doldurdum.

Metali takmadan uygun renklerde tahta boncuk taktım ipine.
İki renkli ayıcık anahtarlığım oldu. İlk resimde parde mandallarına takıp görüntüledim.

25 Kasım 2008 Salı

ENGİN BEBEK ŞAPKALARI


Kasım ayının sonlarına geldik ve kış İstanbul'da yavaş yavaş kendini göstermeye başladı. Yağan yağmur çıkan fırtınalar sonunda devrilen ağaçlar, şiddetli poyraz nedeniyle tarihi Karaköy iskelesinin denize gömülmesi gibi olaylar artık haberlerde. Kış geldi çattı artık. Antalya'dada yağmurların başladığı haberini alınca ne kadar penye şapkalar almış olsakta dışarı çıkınca kullanmaları için Engin' e şapkalar aldım. Okadar güzellerki yumuşacık. İçleri polar. Bayıldım. Renkleri püskülleri desenleri. Örgü pek bilmediğim için bukadar düzgün öremem düşüncesiyle saldırdım şapkalara. Hatta abartıp seneye de giyer diye birde eldiven sapka kaşkol takım olanından aldım. Fotoğraflarını çektim ama içine sinmedi kendimde takamayacağım için pıtış benim yardımıma koştu. İşte Engin'in şapkaları...


Şapkacıda kendimi kaybettim. Ne kadar güzel şeyler var. İnsan hepsinden almak istiyor.
Kendimede Teyze şapkası aldım. Renkte karar veremedim gri ve siyah aynı modelden aldım. Diğerleri çok güzeldi insanın içi gidiyor ama fazla cafcaflı renkli takamayacağımı düşünerek aynı modelin değişik renklerinden almayı tercih ettim aldıktan sonrada gri olanını Yeşim'e göndermeye karar verdim. Akşam otururken aklıma geldi yapmış olduğum broşlardan birimi şapkama taktım. Bu şekildede kullanabilirim çok hoş oldu.
Evet kışlık şapkam, şapkalarımız hazır.

24 Kasım 2008 Pazartesi

İLK ÖĞRETMEN

Dünyanın her tarafında öğretmenler, insan topluluğunun en fedakar ve muhterem unsurlarıdır.
Bir millet irfan ordusuna malik olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlar zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin yaşayacak neticeleri vermesi, ancak irfan ordusuyla kaimdir.
Muallimler! Yeni nesli, Cumhuriyetin fedakar muallim ve mürebbilerini sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır.


Eğitimdir ki bir milleti ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir topluluk halinde yaşatır; ya da milleti esaret ve sefalete terk eder.

Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir. Öğretmenden, eğiticiden mahrum bur millet, henüz bir millet adını alma yeteneğini kazanamamıştır.

Öğretmenler! Cumhuriyet sizden, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller ister.
Bir millet eğitim ordusuna sahip olmadıkça, savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferlerin kalıcı sonuçlar vermesi ancak eğitim ordusuyla mümkündür.

Öğretmenler; Cumhuriyetin fedakar öğretmen ve eğitimcileri, yeni nesli sizler yetiştireceksiniz. Ve yeni nesil sizin eseriniz olacaktır. Eserin kıymeti, sizin beceriniz ve fedakarlığınızın derecesiyle orantılı olacaktır.

Cumhuriyet; fikren, ilmen, fennen, bedenen kuvvetli ve yüksek karakterli koruyucular ister. Yeni nesli, bu özellik ve kabiliyette yetiştirmek sizin elinizdedir... Sizin başarınız Cumhuriyetin başarısı olacaktır.
K. ATATÜRK
Orta ve lise dönemlerimde birçok öğretmenim oldu ama
ben hiçbir zaman ilk okul öğretmenimi unutmadım.
Bu sebeple başta ikokul öğretmenim
NEZAHAT ERGUVAN
olmak üzere tüm eli öpülesi öğretmenlerimizin
bu gününü kutluyor ve saygılarımı iletiyorum.

23 Kasım 2008 Pazar

DERS


DERSDr.Paul Ruskin, öğrencilerine psikoloji dersini okuturken bir olay anlatıyor;
-Hasta ne konuşuyor,nede söylenenleri anlıyor
-Bazen saatlerce anlaşılmaz şeyler geveliyor,
-Zaman,yer yada kişi kavramı yok
-Yalnız, nasıl oluyorsa kendi adı söylendiğinde tepki veriyor.
-Son 6 aydır onun yanındayım,ne görünüşü için çaba sarfediyor nede bakımı yapılırken yardım ediyor,
-Onu hep başkaları besliyor ve yıkayıp,giydiriyor.-
Dişleri yok yiyeceklerin püre halinde verilmesi gerekiyor
-Gömleği salyalardan dolayı sürekli leke içinde
-Yürüyemiyor
-Uykusu düzensiz
-Gece yarısı çığlık çığlığa uyanıp herkesi kaldırıyor
-Çoğu zaman mutlu ve sevecen, fakat bazen ortada sebep yokken sinirleniyor,biri gelip onu yatıştırana kadar feryat figan bağırıyor.

Bu olayı anlattıktan sonra, Ruskin öğrencilerine böyle bir hastanın bakımını üstlenmeyi isteyip istemediklerini sorar. Öğrenciler bunu yapamayacaklarını söylerler.
Ruskin,kendisinin bunu büyük bir zevkle ve istekle yaptığını ve mutlaka onlarında yapması gerektiğini söyleyince öğrenciler hayrete düşerler.

Daha sonra Ruskin bahsettiği hastanın fotoğrafını dolaştırmaya başlar.
Fotoğraftaki kişi; doktorun altı aylık küçük kızıdır.....

21 Kasım 2008 Cuma

BROŞLARA Devam

Akşam otururken ne yapayım diye düşünüyordum birde üzerimde bir kırıklık var.
Uzanıyım biraz desem hemen gideceğim. Uyumamak için aldım elime malzemelerimi kestim biçtim yeni broş modelleri çıkarttım kendime.

Bu arada resimlerde gördüğünüz kutum Cd kutusu. Polar parçalarından kestiğim çiçekleri yaprakları onun içine koyuyorum. Birkaç boyu var. Birtanesine yaptığım çiçekleri, diğerine broş iğnelerini, b,r diğerlerine bitmiş olan broşları koydum. Çokta kullanışlı malzeme kutusu olarak.
Neden aklıma gelmedi onları polarla kaplamak. Aklımdayken onlarıda kaplıyım.
Önümüzdeki günlerde yapıp onuda eklerim .


20 Kasım 2008 Perşembe

EN PAHALI RESİM


Avrupa'nın ünlü sanat merkezi kentlerinden birinde çocuğun biri vitrinde çok hoş bir tablo görür. Tablo belli ki oldukça pahalıdır. Çocuk bu tablonun bir sonraki sene sonraki sene ağabeyinin doğum gününe almayı ister ve Bir iş bulup kıt kanaat geçinerek biriktirdiği tüm para ile o mağazaya gider. Şanslıdır, tablo satılmamıştır.
İçeri girer ve tabloyu bir süre izledikten sonra resmi yapan sanatçıyı bulur ve:
"Ağabeyimin doğum günü için bu resmi satın almak istiyorum. Tüm param da bu kadar." der.
Ressam bir süre düşündükten sonra tabloyu paketler ve resmi satar. Çocuk paketini alır ve teşekkür ederek çıkar.
Mağazada adamın arkadaşları da vardır ve şaşkın şaşkın sorarlar:
"Sen ne yaptın! O resmin değeri milyon ederdi Neden bu kadar az bir rakama sattın?"
Adam cevap verir:
"Evet, ben bu resme milyonlarını verecek bir sürü insan bulabilirdim. Ancak tüm servetini bu resme verecek kaç kişi bulabilirdim?"

19 Kasım 2008 Çarşamba

Sürpriz Yüzük

Gümüşçü bir müşterimize çizimler yapmıştım. Yüzüklerde kullanacağını söylemişti çizdiğimiz parçaları. Ama nasıl bişey yapacağını anlamamıştım. Yapınca getiririm size demişti. Ama epey geçti arası. Gerçi getiririm size demesine pek inanmamıştım açık söylemek gerekirse. Çünkü sizede yapayım birtane Yelda hanım diyen kim varsa getirmemişti daha önce. Hatta birde parmak ölçümü almıştı. Aylar geçti ben bile unuttum. Mallar yeni çıkmış dün akşam geldi yüzüğüm. Okadar sevindim okadar beğendim ki yazmak istedim.
İşte yüzüğüm,




17 Kasım 2008 Pazartesi

Yankı 3N 1K Kuralı ve Zincirin İlk Halkası


Daha öncede bahsettiğim gibi bu hafta sonu Yankı'lar bize geldi. Kudurucaz, birçok faaliyet yapacağız diye düşünürken Yankı gripti ve pek hali yoktu. Ama yinede ufak tefek birşeyler yaptık beraber. Okuma ödevleri vardı. Onları okudu bize. Sonra 3 N 1K yöntemine göre özet çıkardı. (3 N 1 K. Niçin? Nasıl? Nerede? Kime? ) Bu yöntemi basın yayında okuyan bir arkadaşımdan duymuştum. Ders konularıydı. ) İlkokul 2 ye giden Yankı'nın yapacağı özette bu kurallara uyma zorunluluğu vardı. Üniversite nerede ilköğretim nerede. Belkide biz geri kaldık. Çocukların, okadar düzgün, insanı şaşkına çeviren cümleler kurmasının sebebi belkide erkenden başlayan bu temel eğitim.
Dersler bitti, özetler çıktı bu arada birazda kendini iyi hissetti heralde ne yapacağız dedi, yaptığım broşları gösterdim beraber banada yapalım mı dedi başladık yapmaya. Ben polarları kesip biçerken ortada duran kalın tığımı gördü bununla ne yapıyorsun dedi anlattım, bende yapacağım dedi. Bu sefer zincir çekmeyi gösterdim. Bıraktı bu sefer broşu zincir çekti hep. Biryerlerden başlamak lazım değilmi?
Bu sefer zincir çekmeyi biz ona öğrettik, Oda bize 3 N 1 K Kuralını.


16 Kasım 2008 Pazar

Kalem Süsü

Bu ara keçelere merak sardım. Broşları yaparken artan keçeleri ziyan etmek olmaz.
Yabancı sitelerde keçeyle ilgili çalışmalar ararken ilk defa karşılaştım bu kalen süsleriyle.
Daha sonra http://www.cocuklacocuk.com da kelebekli çok hoş bir çalışma vardı.
Kuzenim Yankı'yla okulununa başlamadan birkaçtane başka modeller yapmıştım ama o zaman blogum yoktu ve fotoğraflarını çekmek aklıma gelmedi.
Yankı'yla beraber onun tabiriyle faaliyetlerimizden biriydi. Maksat onu oyalamak, kalemlerine renk getirmekti.
Her geldiğinde yeni bir faaliyet yeni bir oyun buluyoruz oynayacak. Bende onunla çocuk oluyorum. Buhafta sonu bizdeler bakalım neler yapacağız bu sefer...

Çocuklar oyunla eğitilmelidir,
Çünkü oyun çocuğun doğal bir etkinliğidir.
İbn-i Sina